taze taze - Türkisch Englisch Wörterbuch

taze taze

Bedeutungen von dem Begriff "taze taze" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
taze taze quite fresh n.

Bedeutungen, die der Begriff "taze taze" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 376 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
taze fasulye green beans n.
Some legumes, like chickpeas and green beans, cause flatulence but are excellent foods.
Nohut ve taze fasulye gibi bazı baklagiller gaz yapsa da çok güzel yiyeceklerdir.

More Sentences
General
taze kan new blood n.
We need new blood.
Taze kana ihtiyacımız var.

More Sentences
taze kan fresh blood n.
The hunter unexpectedly found fresh blood droplets in the snow.
Avcı beklenmedik bir şekilde karda taze kan damlacıkları buldu.

More Sentences
taze ekmek fresh bread n.
I like the smell of fresh bread.
Taze ekmeğin kokusunu seviyorum.

More Sentences
taze meyva fresh fruit n.
In the same way, some fruit juices are produced by mixing fresh fruit juice and juice made from concentrate.
Aynı şekilde bazı meyve suları taze meyve suyu ve konsantreden yapılan meyve suyunun karıştırılmasıyla üretilir.

More Sentences
taze çilek fresh strawberry n.
Do you have fresh strawberries?
Taze çileğiniz var mı?

More Sentences
taze kahve fresh coffee n.
Fresh coffee will be ready in a minute.
Taze kahve bir dakika içinde hazır olacak.

More Sentences
kadar taze as fresh as adj.
A little nap and, just like that, I'm as fresh as a daisy.
Biraz kestirdim ve papatya kadar tazeyim.

More Sentences
daha taze fresher adj.
The eggs in this case are fresher than those in the other case.
Bu kutudaki yumurtalar diğer kutudakilerden daha taze.

More Sentences
taze good adj.
I wonder if this milk is still good.
Acaba bu süt hala taze mi?

More Sentences
taze freshly adv.
I love the smell of freshly baked bread.
Taze pişmiş ekmek kokusuna bayılırım.

More Sentences
Idioms
taze bir başlangıç a fresh start n.
Layla wanted to make a fresh start.
Leyla taze bir başlangıç yapmak istedi.

More Sentences
Technical
taze beton fresh concrete n.
I think this is fresh concrete.
Sanırım bu taze beton.

More Sentences
Construction
taze beton fresh concrete n.
I think this is fresh concrete.
Bence bu taze beton.

More Sentences
Gastronomy
taze fasulye green beans n.
Some legumes, like chickpeas and green beans, cause flatulence but are excellent foods.
Nohut ve taze fasulye gibi bazı baklagiller şişkinlik yapsalar da harika besinlerdir.

More Sentences
taze ekmek fresh bread n.
Where can you get the best fresh bread?
En iyi taze ekmeği nereden bulabilirsin?

More Sentences
taze sebze fresh vegetable n.
We've got fresh vegetables.
Taze sebzelerimiz var.

More Sentences
Common Usage
taze soğan scallion n.
taze fresh adj.
General
meraklı taze snoop n.
taze meyvelerin yiyilebilen kısmı sarcocarp n.
taze fasulye french bean n.
taze kan a shot in the arm n.
taze soğan shallot n.
taze fasulye green bean n.
taze besin fresh food n.
taze fasulye fresh bean n.
taze kişniş fresh coriander n.
taze hava fresh air n.
taze sıkılmış portakal suyu fresh-squeezed orange juice n.
taze sıkılmış meyve suyu fresh-squeezed fruit juice n.
taze ekmek freshly-baked bread n.
taze ekmek kokusu smell of freshly-baked bread n.
taze döküm kumu new sand n.
taze ürünler fresh products n.
taze hava ihtiyacı fresh air need n.
taze haldeki/hali fresh state n.
taze hal fresh state n.
taze ceviz fresh walnut n.
hawai'de taze çiçeklerden yapılan taç haku n.
taze çay fresh tea n.
taze fasulye string beans n.
taze fasulye runner beans (uk) n.
taze fasulye snap beans n.
taze fasulye french beans n.
taze fasulye green beans (us) n.
taze mısır fresh corn n.
taze nane fresh mint n.
taze pasta fresh cake n.
taze sıkılmış portakal suyu freshly-squeezed orange juice n.
taze hurma fresh date n.
taze kekik fresh thyme n.
taze olma new n.
üzeri taze meyve kaplı bir pasta a cake topped off with fresh fruit n.
taze ürün youngster n.
fikrin taze olduğu dönem youth n.
işlenmiş et ürünlerinin taze görünümü bloom n.
çok küçük ve ince taze fasulye haricot vert n.
çok küçük ve ince taze fasulye haricots verts n.
zarif, düzenli veya taze görünüm mense [dialect] [uk] n.
taze kan young blood n.
(eti taze satışa uygun olmayan) hayvan chopper [australia/new zealand] n.
taze meyve sebzeler green groceries n.
süs olarak kullanılan taze bitki yaprakları greens n.
taze sebze meyve standı green-stall n.
simya potasını taze malzemeyle besleme cibation [obsolete] n.
çok ince doğranmış taze soğan, domates, nane, maydanoz ve bulgurla yapılan bir çeşit lübnan salatası tabouli n.
taze salatalık pickle [dialect] n.
taze bahçe sebzeleri sass n.
taze bahçe sebzeleri garden sass n.
taze olan şey dew n.
taze balık yakalanıp pişirilen piknik fish fry n.
taze fasulye phasel [obsolete] n.
kaynatılmış taze şarap cuit [obsolete] n.
kaynatılmış taze şarap cute n.
bir bitkiden yapılan taze gıda succulence n.
bir bitkiden yapılan taze gıda succulency n.
bitkiden yapılan taze gıda veya sulu yiyecek succulent n.
taze otla beslemek soil v.
taze kalmak remain fresh v.
tüketiciye taze olarak sunulmak be supplied to the consumer as fresh v.
taze hava vermek ventilate v.
taze tutmak keep fresh v.
taze kana ihtiyaç duymak need new blood v.
taze bir güçle yenilemek reenforce [obsolete] v.
taze bir güçle tekrarlamak reenforce [obsolete] v.
taze bir güçle tekrarlamak reinforce [obsolete] v.
taze veya ilk haliyle kalmak preserve v.
taze görünüme kavuşmak freshen v.
(istiridyeleri, midyeleri) daha taze suya koymak freshen v.
taze ve sulu (meyve vb) succulent adj.
taze country adj.
taze verdant adj.
taze hot adj.
taze maiden adj.
taze young adj.
taze dewy adj.
taze youthful adj.
taze warm adj.
en taze freshest adj.
taze sweet adj.
taze recent adj.
taze green adj.
taze as fresh as a daisy adj.
taze (hava) fresh adj.
taze tender adj.
taze (haber vb) hot adj.
her dem taze (ağaç/çalı) evergreen adj.
taze raw adj.
taze new adj.
taze crisp adj.
taze fresh adj.
taze (haber) red-hot adj.
taze crispy adj.
çok taze red hot adj.
taze demlenmiş freshly brewed adj.
taze sıkılmış freshly-squeezed adj.
taze verdurous adj.
taze caller (scotland) adj.
taze added adj.
taze yapılmış new-made adj.
taze unhackneyed adj.
taze late adj.
en taze youngest adj.
taze youngthly [obsolete] adj.
taze youthly adj.
her zaman taze ve canlı kalan evergreen adj.
taze maiden adj.
taze vernal adj.
taze çıkmış hot adj.
taze clean adj.
(bitki) taze green adj.
(yara) taze green adj.
taze olmayan dry adj.
taze fangled [obsolete] adj.
taze unstale adj.
taze fire-new adj.
taze tutulan preserved adj.
taze roscid adj.
taze bir şekilde crisply adv.
taze bir şekilde greenly adv.
taze newly adv.
taze bir şekilde youthfully adv.
taze şekilde fresh adv.
Phrasals
(belli bir zamana) kadar taze durmak/kalmak keep until (some point in time) v.
Phrases
hafızalarda taze fresh in the minds adj.
Colloquial
akla yeni gelen, taze bir fikir, şarkı veya şaka newie n.
taze kan a shot in the arm n.
taze sebzeler green goods n.
taze (olay, haber) red-hot adj.
taze (haberler) hot off the press adj.
taze (haberler) hot off the presses adj.
oldukça taze freshish adj.
Idioms
taze kan fresh blood n.
taze soluk fresh blood n.
meraklı taze nosy/nosey parker n.
taze başlangıç fresh start n.
taze kan new blood n.
meraklı taze a nosy parker [uk] n.
taze bir nefes breath of fresh air n.
oyuna sonradan girip taze bir enerji getiren oyuncular fresh legs n.
taze kan (some) new blood n.
bir şeyin taze olup olmadığını anlamak için koklama/koku testi yapma sniff test n.
taze bitmek be fresh out of something v.
taze bir başlangıç yapmak make a fresh start v.
taze haber olmak be hot off the press v.
taze dedikodu olmak be hot off the press v.
taze bitmek be fresh out of v.
(bir şeye) yeni/taze bir soluk getirmek breathe (new) life into (something) v.
çok taze fresh as a daisy adj.
çiçek kadar taze fresh as a daisy adj.
taze fresh as a daisy adj.
taze bitmiş fresh out adj.
çok taze as fresh as a daisy expr.
çiçek kadar taze as fresh as a daisy expr.
henüz hafızalarda taze in living memory expr.
henüz hafızalarda taze within living memory expr.
taze bir nefes (gibi) (like) a breath of fresh air expr.
taze zamanlarda in the first flush expr.
'-in taze zamanlarında in the flush of expr.
Speaking
taze meyve sebze yiyor musunuz? do you eat fresh fruit and vegetables? expr.
sebzeler taze mi, dondurulmuş mu? are the vegetables fresh or frozen? expr.
Trade/Economic
taze sermaye fresh capital n.
taze para fresh money n.
taze yiyecek ve içecek tedarik etmek reprovision v.
taze yiyecek ve içecek stoklamak reprovision v.
tüketiciye taze olarak arzedilen supplied to the consumer as fresh adj.
Technical
güçlendirilmiş taze hava sistemi powered fresh air system n.
taze hava hazırlama cihazı make up air unit n.
taze havayla soğutma fresh air cooling n.
taze buhar bölgesi live steam space n.
taze hava vantilatörü fresh air ventilator n.
taze hava clean air n.
taze istim live steam n.
türbin girişinde taze buhar basıncı turbine stop valve pressure n.
taze döküm kumu greensand n.
taze hava fresh air n.
taze hava girişi fresh air inlet n.
taze kalıp green mould n.
taze su soğutması fresh water cooling n.
taze martensit fresh martensite n.
taze hava oranı fresh air make up n.
taze hava kanalı clean air duct n.
taze buhar ani kapama ventili main stop valve n.
taze hava hortumu fresh air hose n.
taze beton freshly mixed concrete n.
taze hava girişi fresh-air intake n.
taze hava vantilatörü forced draft fan n.
taze harç fresh mortar n.
taze hava fanı fresh air fan n.
taze buhar basıncı live steam pressure n.
taze buhar hattı live steam piping n.
taze hava borusu fresh air pipe n.
taze boya wet-paint n.
taze ürün shelf-life n.
taze hava emme deliği fresh air inlet n.
taze harç green mortar n.
taze hava ızgarası fresh air grille n.
taze hava ünitesi fresh air unit n.
taze buhar live steam n.
taze hava vantilatörü fresh air fan n.
taze hava bacası fresh air flue n.
taze hava kanalı fresh air duct n.
taze yağ fresh oil n.
(taze odunu) kusurlu kısmı kesilip atılmış okla birleştirmek piece v.
taze fresh adj.
Construction
taze dökülmüş betonun tesviyesinde kullanılan ahşap alet template n.
sertleşmemiş taze harç karışımları non-hardened wet mixed mortars n.
sıkıştırılmış taze beton compacted fresh concrete n.
taze harcın işlenebilme ve düzeltilme süresi workable life and correction time of fresh mortar n.
taze beton rötresi plastic shrinkage n.
taze harç green mortar n.
taze beton kıvamı consistency of fresh concrete n.
taze harç freshly applied mortar n.
taze beton unset concrete n.
taze harç kıvamı consistence of fresh mortar n.
taze beton rötre çatlağı plastic shrinkage cracks n.
taze betondan numune alma sampling of fresh concrete n.
taze beton deneyi fresh concrete test n.
taze betonun dikey yüzeyindeki çıkıntı belly n.
taze harç derzlerini taşlarla doldurmak garret v.
Dyeing
taze dökme demir renginde iron-gray n.
taze dökme demir renginde iron-grey n.
taze ahududu kırmızısı bright-red adj.
taze çimen renginde dark-green adj.
taze çimen renginde light-green adj.
Automotive
taze çatlak incipient crack n.
Marine
taze su merceği freshwater lens n.
taze su fresh water n.
Medical
taze donmuş plazma fresh frozen plasma n.
taze gaz akımı fresh gas flow n.
(dokulara) kaynaşmayı ve iyileşmeyi teşvik için taze yüzey kazandırmak freshen v.
taze hazırlanmış freshly prepared adj.
Veterinary
(sığırlarda) yeni bitmiş taze otlarla beslenmekten kaynaklanabilen ve ölüm oranı yüksek olan akut bir solunum hastalığı fog fever n.
Food Engineering
dondurulmuş taze fasulye frozen green beans n.
fermente süt ve taze peynir fermented milk and fresh cheese n.
kurutulmamış (taze) makarna fresh pasta n.
taze meyve suyu ilavesi cut back n.
taze domuz eti üretimi için uygun olan hafif ama iyi işlenmiş domuz yorker n.
taze soğutulmuş fresh-chilled adj.
taze dondurulmuş fresh-frozen adj.
(et) taze green adj.
Gastronomy
hafif baharatlı taze veya tütsülenmiş sosis thuringer n.
genellikle taze ve yağlı inek sütünden yapılan hafif yarı yumuşak açık sarı renkli peynir trappist cheese n.
genellikle taze ve yağlı inek sütünden yapılan hafif yarı yumuşak açık sarı renkli peynir port salut n.
genellikle taze ve yağlı inek sütünden yapılan hafif yarı yumuşak açık sarı renkli peynir port du salut n.
dondurulmuş taze fasulye frozen green bean n.
etli taze fasulye green beans with meat n.
etli taze fasulye runner beans with slices of lamb n.
etli taze bamya okra with meat n.
kurutulmuş taze fasulye dehydrated green bean n.
kurutulmuş taze fasulye dried green bean n.
kuru taze fasulye dried green bean n.
taze kaşar fresh kasseri n.
taze piliç fresh chicken n.
taze soğan spring onions n.
taze biber green pepper n.
taze kaşar fresh kasar cheese n.
taze peynir fresh cheese n.
taze biber fresh pepper n.
taze bamya fresh okra n.
taze bakla fresh broad bean n.
taze bezelye fresh peas n.
taze bezelye green peas n.
taze meyve sepeti fresh fruit basket n.
taze bezelye fresh pea n.
taze fasülye green beans n.
taze balık fresh fish n.
taze incir fresh fig n.
taze siyah havyar fresh caviar n.
taze mısır çorbası indian corn in clear soup n.
taze soğan scallion n.
taze soğan green bunching onion n.
taze meyve fresh fruits n.
taze soğan green onion n.
taze kaşar fresh cheese n.
taze simit fresh bagel n.
taze soğan spring onion n.
taze enginar fresh artichoke n.
taze soğan jibbons n.
taze ve tütsülenmemiş ringa balığı white herring n.
taze ahududu tanelerinden yapılıp peşmelba, meyveli dondurma ile servis edilen tatlı bir sos melba sauce n.
marul, roka, hindiba gibi taze ve yeşil yapraklı sebzelerin karışımı mesclun n.
marul, roka, hindiba gibi taze ve yeşil yapraklı sebzelerle yapılan salata mesclun n.
taze sebze karışımı bouquetiere n.
taze veya tatlandırıcı toz olarak kullanılan zencefil kökü ginger n.
üzeri kalın hamurlu taze meyve katmanından meydana gelen bir fırın tatlısı clafouti n.
tatlıdan sonra servis edilen taze meyve dessert [uk] n.
kaynatılmış taze şarap cute n.
geleneksel fast food'a kıyasla daha taze ve sağlıklı ayaküstü yemek fast casual n.
taze gıda fresh foods n.
taze çilekli dondurma strawberry ice cream n.
(taze fasulyeleri) pişirmeden önce ince dilimler halinde kesmek french v.
domates sosu, fesleğen ve taze mozzarella peyniri ile yapılan margherita adj.
taze sebzelerle süslenerek servis edilen primavera adj.
Chemistry
taze bitkilerle hazırlanan alkollü tentür alcoholature n.
(organizma, taze doku) öldürmek fix v.
(organizma, taze doku) sertleştirmek fix v.
(organizma, taze doku) korumak fix v.
Marine Biology
taze avrupa tirsibalığı chad n.
taze yemden kesme weaning n.
taze kömür balığı sea salmon n.
taze donmuş fresh frozen adj.
Botanic
taze beyaz şalgamın yumuşak yaprakları turnip greens n.
taze beyaz şalgamın yumuşak yaprakları turnip tops n.
taze sarı şalgam gibi kokan bir kabuğu olan, avustralya'da yetişen bir gül ağacı turnipwood (dysoxylum fraserianum) n.
taze sarı şalgam gibi kokan bir kabuğu olan, avustralya'da yetişen bir gül ağacı rosewood n.
taze sarı şalgam gibi kokan bir kabuğu olan, avustralya'da yetişen bir gül ağacı australian rose mahogany n.
tohumları tahıl, taze yaprakları ise sebze olarak kullanılan bir bitki tassel flower (amaranthus caudatus) n.
tohumları tahıl, taze yaprakları ise sebze olarak kullanılan bir bitki velvet flower n.
tohumları tahıl, taze yaprakları ise sebze olarak kullanılan bir bitki love-lies-bleeding n.
taze güllerden elde edilen uçucu kokulu bir yağ attar of roses n.
taze fasulye benzeri yenebilir çekirdekleri olan yaprak dökmeyen kısmen odunsu bir güney afrika sarmaşığı dipogon lignosus n.
taze sarı fasulye yellow bean n.
taze sarı fasulye wax bean n.
keklik üzümünün taze yaprakları youngsters [dialect] n.
ekmeklik buğdayın gıda takviyesi olarak kullanılan taze yaprakları wheatgrass n.
ekmeklik buğdayın hayvanlar ve insanlarca tüketilen taze yaprakları wheatgrass n.
salata veya yemek için kullanılan taze yapraklar healing herb n.
afrika ve avustralya'ya özgü herdem taze çiçekleri olan bitki ve çalıları içeren bir bitki cinsi genus helichrysum n.
şerbetçiotunun taze strobili brush n.
taze bezelye garden pea plant n.
taze bezelye common pea n.
taze bezelye pisum sativum n.
yenebilir taze filizler veren, eski dünya'ya özgü bir bitki bath asparagus (ornithogalum pyrenaicum) n.
yenebilir taze filizler veren, eski dünya'ya özgü bir bitki pyrenees star of bethlehem (ornithogalum pyrenaicum) n.
yenebilir taze filizler veren, eski dünya'ya özgü bir bitki prussian asparagus (ornithogalum pyrenaicum) n.
(uyarıcı olarak da çiğnenen) taze betel yaprakları paan n.
taze fasulye snap n.
taze fasulye snap bean n.
taze fasulye snapper n.
yumuşak kabuklu bir taze bezelye çeşidi snow pea n.
sultani bezelyenin yenebilir taze kabuğu snow pea n.
taze dalların yaşlılarının yerini alması için (yaşlı bitkileri) budamak renovate v.
Agriculture
taze bezelyeleri kabuklarından ve dallarından ayıran makine viner n.
taze gübre green manure n.
kümes hayvanlarını veya tavşanları taze çimlerin üzerinde dolaştırmak için kümes veya kafese takılan taşınabilir küçük tel parmaklık fold [uk] n.
taze gübreyle gübrelemek green-manure v.
Breeding
taze mezbaha dana derileri green calf skins n.
taze yem fresh feed n.
hayvanlara verilen taze kesilmiş yem green chop n.
Fishery
taze ringa balığı için kullanılan bir ingiliz hacim birimi cran n.
Environment
taze kar fresh snow n.
Meteorology
taze fresh n.
Geology
bir su kütlesinde taze üst katmanı yüksek yoğunluklu çözünmüş katı ve sıvılardan oluşan alt katmandan ayıran sınır chemocline n.
Military
kuru ya da taze ağaç dallarının düşmana doğru dizilmesiyle oluşan savunma hattı abattis n.
Archaic
meraklı taze quidnunc n.
taze youthsome adj.
Entomology
yumurtlamayıp doğurduğu larvalarını taze ete bırakan sarcophaga cinsi çeşitli sineklere verilen ad meat fly n.
Slang
meraklı taze dick tracy n.
taze gübre yığını meadow muffin n.
taze hayvan boku yığını meadow muffin n.
taze inek boku yığını meadow muffin n.
taze hayvan boku öbeği meadow muffin n.
taze mahkum fish n.
taze off the hook adj.